MÜSLÜMAN TÜRK’ÜN SEVDASIDIR ISTANBUL

ANADOLU AHİ EVRAN İŞ ADAMLARI BAŞKANI MEHMET GÜRBÜZ DEN AÇIKLAMA

İstanbul’un tarihi ana hatlarıyla beş büyük döneme ayrılabilir: Tarih öncesi dönem, Byzantion dönemi, Doğu Roma dönemi, Osmanlı dönemi ve Türkiye dönemi.İstanbul, 4. yüzyıldan [1] 20. yüzyıla kadar yaklaşık on altı yüzyıl boyunca dünyanın en önemli ve en büyük metropolleri arasında bulunmuş bir şehirdir. Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının buluştuğu geniş bir bölgenin tartışmasız tek hakimi olmuş ve bu süreç içerisinde dünya tarihini önemli derecede etkilemeyi başarmıştır.İstanbul bin altı yüz yıl boyunca, 330’dan 1922’ye kadar bulunan dönemde; Roma İmparatorluğu (330-395), Bizans İmparatorluğu (395-1204, 1261-1453), Latin İmparatorluğu (1204-1261) ve Osmanlı İmparatorluğu (1453-1922) olmak üzere 4 farklı imparatorluğa başkentlik yapmış bir şehir.

Bu imparatorluklardan üçü var oldukları dönemde dünyanın iktidar sahibi ve en güçlü devletleri olarak tarihe geçmiştir. Hepsinin İstanbul’dan yönetildiği düşünüldüğünde şehrin tarihsel önemi ve değeri kolaylıkla anlaşılabilir(1923’te) Ankara’nın başkent olmasıyla birlikte köklü başkentlik özelliğini kaybeden İstanbul, 4. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar on dört yüzyıl boyunca koruduğu her alanda etkin bir ‘dünya şehri’ olma özelliğini Türkiye Cumhuriyet’inin kuruluşundan sonra cumhuriyet tarihi ile birlikte tekrar eski özelliğini kazanmaya başlamış, günümüzde Avrupa ve Orta Doğu’nun en önemli merkezleri arasında kendine yer bulmuştur.Bizans İmparatorluğu döneminde İstanbul

İstanbul, yerleşim tarihi 300 bin, kentsel tarihi yaklaşık 3 bin, başkentlik tarihi 1600 yıla kadar uzanan Avrupa ile Asya kıtalarının kesiştiği noktada bulunan bir dünya kentidir.Şehir çağlar boyunca farklı uygarlık ve kültürlere ev sahipliği yapmış, yüzyıllar boyu çeşitli din, dil ve ırktan insanların bir arada yaşadığı kozmopolit ve metropolit yapısını korumuş ve tarihsel süreçte eşsiz bir mozaik halini almıştır.

Uzun zaman dilimleri boyunca her alanda merkez olmayı ve iktidarda kalmayı başaran dünyadaki ender yerleşim yerlerinden biri olan İstanbul geçmişten günümüze bir dünya başkentidir.

Dunyanin iki guzel şehri mekke ve medine insanliga medeniyet getiren bir iki komutan biri arapların kız cocuklarini diri diri topraga gömen bir cahiliye devrini kapatan ve dünya ya çığır açan bir yol gösterici Peygamber bir komutan digeri ise eski çagı kapatan yeni çağı açan ve islam medeniyeti ile batının köhnemış bitmiş sahteleşmiş hırıstiyan aleminin eskı bir çaği yeni cağa kavuşturan peygamberin adını taşıyan 2.Mehmet batının kaybolmuş benligine çağ açan bir komutan Fatih Sultan Mehmet han dünyanın önünde eğildiği Hazreti Muhammed Mustafanın izinde giden onun övgüsüne mazhar olmuştur.1000 yıl sonra fethedilecek bir ülkenin müjdesini veriyordu bir hırıstiyan ülkesinin tarihin tozlu sahifelerinde yerini alacağını batacagını ve dünyanın incisi İstanbulun fethi ile beraber orayı fetheden bir komutana övgü ile söz eden İslam peygamberinin bir komutana övgüsünü dile getiriyordu

Letüftehanne’l Kostantıniyyete, ve le ni’mel emrü zâlike’l emr, ve le ni’mel ceyşü zâlike’l ceyş”

“İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur.”

Bu yol gösteren Hadis-i Şerif ışığında Müslümanlar uzun süre uğraştılar ama İstanbul’u fethedemediler, çünkü şehir bir tepenin üzerinde bulunuyordu ve kaleleri çok sağlamdı. Bu yüzden Peygamber Efendimizin bu hadis nuru 30 Mart 1432’de doğan Osmanlı’nın 7. padişahına nasip oldu.(29 Mayıs 1453 İstanbul’un Fethi)

İstanbul’un Fethi 29 Mayıs 1453 tarihinde dönemin Osmanlı padişahı 21 yaşındaki Fatih Sultan Mehmet (Sultan 2. Mehmet) ve komutasındaki Yeniçeri Ordusu tarafından gerçekleştirilmiştir. 6 Nisan 1453 tarihinde Osmanlı Ordusu tarafından kuşatılan İstanbul, 53 günlük kuşatmanın ardından fethedilmiştir. Fatih Sultan Mehmet ve komutasındaki askerler, Bizans İmparatorluğu lideri XI. Konstantinos ve ordusuna karşı mücadele etmiştir. İstanbul’un Fethi’nin ardından Osmanlı İmparatorluğu’nun yeni başkenti İstanbul olmuştur.Müslüman Türk milletinin fethetmiş olduğu ülkeleri işgal olarak görenler yıllardır ecdata a küfür ederek hakaret ederek hep yapılan başarıları fethedilen ülkeleri isgal diye görenleri biz biliyoruz ki batı seviciliği ve batı zihniyetinin köleleşmiş yeğane unsurlarıdır onların adına mesaisini sarfeden memurlarıdır. İstanbul’un fethinin yıl dönümünde Ayasofya’da Fetih Suresi okunuyor diye sarf ettiği şu cümlelere bakın

Modern devlete, çağdaş topluma uygun düşmeyen; işgalcilik, yayılmacılık, talan ve sömürgecilik anlamına gelir bu çağda fetih. Tıpkı cihat gibi fethin de yeniden yorumlanması, güncellenmesi gerekiyor. Bu çağda fethi savunmak, silah zoruyla başka toprakları ele geçireceğini ilan etmek demektir.İstanbul (29 Mayıs 1453 günü) Osmanlı imparatorluğunun padişahı Fatih Sultan Mehmet Han tarafından fethedilmiştir.Ayasofya Camiide ıstanbul fethedilmesi sonucuda kılıç hakkı olarak alınmıştır ister kiliseden camiye çevrilmiştir.Ister camii olarak ibadet yapılır ister hastahane olarak sağlık hizmeti sunar istersede burası eger ibadethane ise Kuranı kerim okunur fetih suresi okunur okunması normal bir olaydır orası Türk Milletinin kıliç Hak’kı sonucu fethedilen hıristiyan yeridir bir parçasıdır burası burasi Türk Milletinin bir vatanıdır bir toprağıdır kıyamet şafagı israfilin sur borusu öteceği güne kadar Türk ün sevdasıdır. İstanbul