DEMANS HASTALARINDA ”LADY DIANA” ETKİSİ
· Demans hastalığı ile başa çıkmada “Lady Diana etkisi” önemli rol oynuyor…
· Ülker: “Demansta hastayı anlamak ve doğru iletişim önemli; hastayla göz teması kurulmalı, boy olarak küçükse çömelerek veya oturarak mümkün olduğunca aynı göz hizasına gelinmeli; kişiye ismi ile hitap edilmeli, akılcı ve ihtiyatlı konuşulmalı…”
Uzmanlar demans hastalığıyla başa çıkma konusunda iletişimin birincil unsur olduğunu söylüyor ve ‘’Diana Etkisi’’ adı verilen yaklaşımı örnek gösteriyor. Alman Alzheimer Akademi ve Türk Alzheimer Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Mefküre Ülker, demans hastalarının bakımını üstlenen kişilere büyük görev düştüğünü, iletişimde dikkat edilmesi gereken hususları ve ‘’Diana Etkisi’’ olarak adlandırılan yaklaşımın etkilerini anlattı.
Demans hastaları ile ilgilenen kişilerin Lady Diana’nın yaklaşımından çok şey öğreneceğini ifade eden Ülker, hasta ve engellilerle bir araya geldiğindeki başı hafifçe öne eğilmiş, gözleri karşıdaki kişiye odaklı, vücut dili ile de ifade ettiği sevgi dolu yaklaşımını gösteren fotoğrafların hafızalardan silinmediğini ve ona ölümünden sonra gönüllerin kraliçesi unvanını kazandırdığını hatırlattı.
Demansla başa çıkmanın yolları
Dünyada çok sayıda psikoloğun Diana etkisinden bahsettiğini ve Alman Yaşlı Yardım Kurulu Mütevelli Heyeti’nin “Demansla Yaşamak İçin Kalite Standartları El Kitabı”nda bu fenomeni ele aldığını söyleyen Ülker, bu yaklaşımın nasıl çalıştığı ile ilgili şu bilgileri verdi:
‘’Demans hastalığında göz teması kurmak çok önemli. Karşınızdaki oturuyor veya sizden boy olarak küçükse çömelin veya oturun; mümkünse aynı göz seviyesine gelin. Kişiye ismi ile hitap edin ve selamlaşırken tokalaşın. Bu arada karşınızdaki kişinin sizinle iletişim kurmak isteyip istemediğine dikkat edin. Sözsüz iletişim ile değerlendirmeye çalışın, sizi gördüğüne seviniyor mu veya karşılaşmadan pek hoşnut değil mi ona göre davranın. Karşınızdakini dinleyin; bu size çok kolay gelebilir ancak çok pratik ve konsantrasyon gerektiren bir durumdur. Doğru dinleme esnasında başınızı hafifçe sallayabilir ya da “Ya, evet, hım” gibi küçük nüanslar ile onu duyduğunuzu onaylayabilir, algıladığınızı belli edebilirsiniz. Aktif dinleme, karşıdaki kişiyi konuşmaya teşvik etmek için soru sormayla gerçekleşir. Aktif dinlemeyi canlı tutabilmek için demans hastası kişinin ifade ettiği söz veya kelimelerin kendi sözleriyle tekrarlanması gereklidir. Örneğin hasta kişi her şeye ‘’Acıyor” diye şikayet ettiğinde cevap olarak ”Yani tüm vücudunuzda ağrı var” diyebiliriz. Böylece hasta söylediklerini başka bir bakış açısıyla duyma fırsatını yakalar ve yorum yapabilir, düzeltebilir veya onaylayabilir.’’
“Konuşmalarınızı akılcı ve ihtiyatlı bir şekilde yapın”
Ülker, hastanın demansın ilerleyen aşamasında olduğunda ise farklı tepkiler verebileceğini hatırlatarak, “Demans hastalığının ileri döneminde hasta, muhtemelen el sıkışma yöntemi ile teması hissetmeyecektir. Bunun yerine, temas kurmak için üst koluna veya omzuna samimi bir şekilde dokunun” uyarısında bulundu ve yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
‘’Karşılıklı konuşmanın gidişatını hasta kişinin ruh haline uyum sağlayarak, yüz ifadelerini veya jestlerini takip ederek, onu yansıtarak destekleyebilirsiniz.
Özellikle şaşkın olan hastaların ruh halini anlamaya çalışın. Fakat bunu üç “N” sorularını kullanarak değil, yani “Neden, niçin, nasıl” değil, açık ve basit sorarak yapın. Aksi halde bu durum demans hastalarının kafasının karışmasına sebep olacaktır. Empati kurmaya çalışın, takdir gösterin, olumlu bir tutum sergileyin…’’
Ülker son olarak hastanın uzun ömür yaşamış onurlu bir hayatı olduğunu unutmamak gerektiğini ve bu durumun hangi şartta olursa olsun korunmasının bakan kişinin elinde olduğuna dikkat çekti.